Bir varmış bir yokmuş: Taş Masalları
Taşistan’da
yaşayan ve kendini yalnız hisseden Yamuk Taş’a aynı duyguyu hisseden diğer taşların
da katılmasıyla başlayan ve “Yalnız taştan duvar olmaz”diyerek birlikte oluşturdukları masalların
anlatıldığı altı kitaptan oluşan “Taş
masalları” serisinin yazarları Elif Konar Özkan ve Ümit Yaşar Özkan ile
röportaj yapmak üzere Eminönü’nden
vapurla Üsküdar’a gidiyoruz.Mevsim yaz
ama hava bir hayli serin.Aylardan Ramazan olduğu için iftar öncesi buluşup uzun
bir muhabbet ardından iftar sonrası ,Ümit Bey’in her cumartesi masal anlattığı
kafeye gidiyoruz.Ve masal gecesi,Ümit Bey’in art arda anlattığı masalları dinlerken çaylarımızı
yudumluyoruz.Elif Hanım ve Ümit Bey’le çocuk edebiyatından masal yazma ve
anlatmaya,UHAK’tan(Uluslar arası hikaye anlatıcılığı) Taş Masallarına kadar
birçok konuyu değerlendirdiğimiz
röportajda daha neler neler var.Keyifli okumalar.
Kendinizden birkaç cümle ile bahseder
misiniz?
Bu soruya Taş Masalları
çıktıktan sonraki ilkokul/kütüphane etkinliğimizde bir kız öğrenci tarafından
anlatılan kısa masalla cevap vermiş olalım: “Bir adamla bir kadın varmış. Biri
çocukları diğeri kitapları çok severmiş. Evlenmişler. Ne yapalım diye
düşünmüşler. Taş Masalları yapmışlar.”
Çocuk edebiyatı ülkemizde son yirmi
yıldır gelişme gösteren bir alan.Çocuklara iyiyi ve güzeli anlatmak adına bir
sürü çocuk kitabı yayınlanmakta.Sizce her çocuk kitabı ve dergisi edebiyat
özelliği taşır mı?
Her çocuk kitabı edebiyat özelliği
taşımaz. Taşımak zorunda mıdır, o da ayrı bir tartışma konusu olabilir. Zaten
alanla ilgili çalışmalarda da “çocuk edebiyatı kitabı” ve “çocuk kitabı” ayrı
ayrı ve yan yana zikredilir. Yani birebir edebiyat kaygısı ve özelliği olmayan
çocuk kitapları da dergileri de mevcut. Kimisi daha eğitim odaklı kimisi daha
magazin içerikli olabiliyor. Tüm bu ürünlerin içinde çocuk edebiyatı
ürünlerinin ayrı bir yeri ve duruşu olduğu da muhakkak. Kitaplar için de
dergiler için de geçerli bu.Eylül 2005 tarihinde dijital, Ekim 2013
tarihinden sonra da basılı olarak yayımlanan “Her yaştan çocuklara edebiyat
dergisi” sloganıyla çıkmaya devam eden Beyaz Bulut Çocuk Edebiyatı Dergisi’nin
diğer dergiler arasındaki yeri ayrıdır mesela “edebiyat” söz konusu olduğunda.
Tarihsel süreçle ilgili araştırmalar
ve okumalar yapıldığında 1926-28 yıllarına ait dergi, kitap ve reklamlarda
“çocuk edebiyatı” kavramıyla karşılaşıyoruz aslında. Süreç, belki farklı
imkânlar ve şartlar yüzünden biraz yavaş işlemiş olabilir ülkemizde. Tabii
2000’li tarihlerden itibaren nicelik ve nitelik anlamında bir atılım olduğu
yadsınamaz.
Çocuk deyince aklımıza hemen masal
türü geliyor.Günümüzde masal,sadece çocuklar için yazılır ve anlatılır şeklinde
genel bir algı var.Hatta çocukların uyku öncesi faaliyeti olarak
düşünülüyor.Ümit Yaşar Bey öğretmen ve yazar kimliğinin yanında bir de masal
anlatıcısı.Masal ile ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesem,neler
söylersiniz?
Bu algı yavaş yavaş değişmeye başladı.
Aslında evvel zamanlarda da masal hem yetişkine hem çocuğa anlatılırdı. Daha
doğrusu böyle bir ayrım yoktu. Bugün masal dinletilerine çocuklarla
yetişkinlerin birlikte katıldıklarını görüyoruz. Elbette sadece yetişkinlere ve
sadece çocuklara has masal dinletileri de düzenleniyor. Masallar hep vardı.
Modern zamanlarda masalların yeniden keşfedildiği bir döneme denk geldiğimiz
için mutluyuz. Masalların bizi birbirimize bağlayacağına, anlatmanın ve
dinlemenin bize iyi geleceğine inanıyoruz. Buna şahit olduğumuzu da
söyleyebiliriz.
Elif Hanım,siz Erdem Yayınları okul
öncesi yayın editörüsünüz.Okul öncesi etkinlik kitaplarınız var.Ümit Yaşar Bey
edebiyat öğretmeni.Okul öncesi ve edebiyat,sizin çalışmalarınızda güzel bir birliktelik
sağlamış.Bu konuda siz neler söylersiniz?
Aslında her zaman edebiyat ve çocuğa
dair bir şeyler yapabilmekti hayalim. Üniversiteye giderken de sonrasında da
niyetim buydu. Akademik çalışmalarım da hep çocuk, edebiyat ve dil ile ilgili
oldu. 2006 yılında, Ankara’da II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı
Sempozyumunda sunduğum bildirim şu cümlelerle bitiyor: “Doğrusu, yazı
veya kitapları çoğunlukla büyükler tarafından hatırlanan biri olmaktansa,
çocuklarca hatırlanmayı tercih ederdim/ederim. Hangimiz çocukluğumuzdaki
“yazar”, “çizer”, “ressam” ve “kitapları” yetişkinken okuduklarımızdan daha net
hatırlamayız ki ve o saf çağlarımızda sevdiğimiz kitaplar değil midir
büyüdüğümüzde de kitap okumamızı sevgiyle/ilgiyle devam ettiren?”
Keşfetmeyi, oynamayı, okumayı, çizmeyi,
yazmayı, anlatmayı seviyoruz ikimiz de. Her yaştan çocuk arkadaşlarımız hep vardı,
var şükür. Nasip,bizi buluşturdu bir şekilde. Okul öncesi çalışmalar da
edebiyat çalışmaları da aslında insanın kendini ve kâinatı keşfetmesiyle
doğrudan ilişkili. Çocukların keşif yolculuğunda çorbada tuzumuz olursa ne
mutlu bize!
Masal yazmak,masal okumak ve masal
anlatmak birbirini destekleyen ama bir o kadar da birbirinden çok farklı
alanlar olarak karşımıza çıkıyor.Ama günümüzde bu durum çok anlaşılmıyor.Masal
yazan,okuyan ve anlatan kişiler olarak siz neler söylersiniz?
Yazmak ve anlatmak çok farklı iki
faaliyet. Anlatırken anın içinde doğaçlama yapıyorsunuz. Yazarken dönüp
düzeltme imkânınız var. Ama farklı olmaları bu faaliyetlerin birbirini
besleyemeyeceği anlamına gelmiyor. Yazılı kültürle sözlü kültür neden birlikte
var olmasınlar. Sözü yazıya nasıl taşıyabileceğimize kafa yoruyoruz. Anlatır
gibi yazdığınızda çocukların dikkatini daha fazla çekiyorsunuz. Böylece okumak
da kolaylaşmış oluyor. Çocuk, söz evreninden yazı evrenine geçerken şifahi
olandan kitabi olana yumuşak bir geçiş verimi arttırıyor. Bu noktada masal dili
önemli. Halk masalları sözden yazıya geçiyor ve her şeye rağmen sözün ritmini
taşıyorlar.
Masal anlatıcısı bir yerinden de
meddah. Meddahlar Halk hikayeleri anlatırmış.Siz masal anlatmak için seçiminizi
nasıl yapıyorsunuz?
Meddah biraz daha farklı tabii ama
anlatıcılık deyince hepsi akla gelebiliyor. Meddah tiyatroya daha yakın ama tek
kişilik bir performans olması noktasında bugünün masal anlatıcıları ile geçmişin
meddahları biraz benzeyebilir birbirine.
Anadolu ve Türk masallarının büyük bir
kısmı derlenmiş durumda. Dünya masallarına ulaşmak da zor değil. Pertev Naili
Boratav’dan Tahir Alangu’ya, Eflatun Cem Güney’den Yücel Feyzioğlu’na kadar
bütün kaynakları tarayarak anlatacağım masalları seçmeye çalışıyorum.
Okuduğunuz onlarca masalın içinden belli masallar “Hadi, beni anlat!” diyor.
Belki de masal anlatıcısını seçiyor.
Bu sene sizin de katkılarınızla
ülkemizde ilk defa “Uluslararası Hikâye Anlatıcılığı Kongresi” düzenlendi.Biraz
da UHAK’tan bahseder misiniz?
Türkiye’de bir ilk olan Ulusal
Hikâye Anlatıcılığı Kongresi’ni Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi
tarafından 5-6 Mayıs 2017 tarihlerinde İstanbul’da
düzenlendi. Düzenleme kurulu arasında yer almaktandolayı mutluyuz. Ekipçe
geleneksel hâle gelmesini ve ilerleyen yıllarda uluslararası bir boyuta
taşınmasını arzu ettiğimiz kongremizin bu seneki ana teması, “Bir Hikâye
Anlatıcısı Olarak Öğretmen” ve “Bir Ders Yöntemi/Tekniği olarak Hikâye Anlatıcılığı”
şeklinde belirlenmişti. Programda; çağrılı konuşmacılara, panellere, sözlü
bildiri ve poster sunumlara, eğitimde hikâye anlatımı uygulamalarına,
performans gösterilerine, atölyelere, anlatı, masal ve hikâye etkinliklerine
yer verildi. Bu bağlamda çeşitli uzmanlık alanlarında yaklaşık 45 sunum, 45
atölye ile anlatıcılığın eğitimdeki çok yönlü katkılarına dikkat çekildi.
Kongre çıktılarının önümüzdeki senelerde öğretmenler tarafından eğitimde
anlatıcılığın aktif bir şekilde kullanılmasını sağlaması öngörüldü. Ayrıca
katılımcılar, alanda çalışan pek çok akademisyen, araştırmacı, öğretmen,
eğitmen, hikâye/masal anlatıcıları ile tanışma, sohbet etme olanağı buldu.
Maksat hasıl oldu inancındayız. Tanış biliş olduk; masal ve hikâyelerle farklı
bağlar kurduk.
Elif -Ümit Yaşar Özkan deyince aklımıza
hemen Taş Masalları geliyor.Biraz da Taş Masalları’ndan bahsetmek istiyorum.İlk
olarak Taş Masalları’nın ortaya çıkış hikayesini anlatır mısınız?
Değişik renk, boy ve şekillerdeki
taşları kullanarak yaptığımız tasvirler bize ilham verdi. Onların masalını
anlatabilir miyiz sorusuyla Taş Masalları’na doğru yol aldık.
Taş Masallarında illüstrasyon
yok.Gerçek taşlar ve masalın konusuna göre onlarla oynanan oyunların
fotoğrafları yer alıyor?Bu sizin özel tercihiniz mi?
Evet. Taşları doğal hâlleriyle
kullanmak istedik. Taş, doğal ve çok kolay bulunabilen bir malzeme. Çocukların
bu kadar kolay ulaşabilecekleri bir malzemeyi oyuna ve masala dönüştürmeleri
fikri bizim için heyecan vericiydi. Elbette ki çocuklar isterlerse farklı
malzemeler de kullanabilirler, ağaç parçaları, yapraklar vb gibi. Ama biz
masalın sadeliğine taşların doğadaki oldukları hâlleriyle yakışacağını
düşündük. Çocukların taşa, toprağa dokunmaları ve doğayla böylece hemhâl
olmaları da amaçlarımızdan biriydi.
Masallar nasıl ortaya çıktı.Önce taş
oyunu oynayıp masalı mı yazdınız,masalı yazdıktan sonra mı oyun ortaya çıktı?
Bu karşılıklı oldu diyebiliriz.
Tasvirler masalları doğurdu. Masal yürürken de başka tasvirler doğaçladık.
Yalnız
Taşın Masalı,Taşlangoz’un Masalı,Taş Oyunları,Afacan Taşların Masalı,
İsimsiz Taşın Masalı,Taşların Şarkısı isimli altı kitaptan oluşuyor Taş Masalları.Bu isimleri kim seçti?
İsimsiz Taşın Masalı,Taşların Şarkısı isimli altı kitaptan oluşuyor Taş Masalları.Bu isimleri kim seçti?
Masal
bittikten sonra o masalı kuşatabilecek, masalın özündeki hikâyeyi doğrudan
doğruya aksettirebilecek isimler seçmeye çalıştık. Kapağa ve isme bakınca
çocuklar ve yetişkinler neyle karşı karşıya olduklarını hemen anlasınlar
istedik. Bu sürprizlerin olmadığı anlamına gelmiyor 😊
Masalları
okuyunca Ali Cengiz Oyunu,Dede Korkut hikâyeleri aklımıza geliyor.Bu da
kültürün günümüz çocuklarına aktarımı açısından çok önemli.Siz neler
söylersiniz?
Masallarımızdan
ve hikâyelerimizden motifler, temalar, değerler bugünün çocuklarına nasıl
aktarılabilir, sorusunun cevabını arıyoruz uzun zamandır. Dede Korkut’tan ve
Keloğlan masallarından bu motifleri, Taş Masalları’nda yeniden canlandırırken
kendimizce bir cevap bulma gayretindeydik. Çizgi romandan animasyona ve
sinemaya kadar farklı alanlarda gelenekle böyle bir diyaloga girilebileceğine
inanıyoruz.
Masallarda
bildiklerimize, bilmediğimiz isimler veriliyor.Taşlangoz,Taşobot gibi…Bu fikir
nasıl ortaya çıktı?
Çocuklar,
dille oynamayı, kelimelere taklalar attırmayı severler. Çocuk edebiyatının
masalcıları da bunu bilirve dil cambazlıklarından hiç geri durmazlar. Dr.
Seuss’tan Roald Dahl’a kadar dünya çocuk edebiyatından örnekler verebiliriz.
Bizim tekerleme ve bilmecelerimiz de bu konuda gayet öğreticidir. Biz de fırsat
buldukça kelimelerle de oynadık. Taşistan’da taşça konuşuluyor zaten arada bazı
kelimeleri çevirmeden bıraktık, diyebiliriz.
Masalların
sonu mutlu biter,kahramanlar muradına erer ve gökten üç elma düşer.Sizin
masallarınız ise soru ile bitiyor? Bu sebebi nedir?
Kitapların
tamamında etkileşimli olmayı önemsedik. Çocukların bizim masal ve
oyunlarımızdan yola çıkarak kendi masal ve oyunlarına ulaşmalarını diliyoruz.
Dolayısıyla çocukların masalların dünyasına girebilmeleri, düşüncelerini ifade
edebilmeleri için bir yoldu sorular.
Taş
Masalları’nı her okuduğumda,her defasında ben kendim için bir sürü mesaj
buluyorum.Bu masallar bana yazılmış gibi geliyor.Benim yaşımda olan ve bu
masalları okuyan birçok kişi de aynı duyguları hissediyor.Her yaşa hitap
ediyor?Bunun sırrı nedir?
Biz
oynadık, eğlendik, düşündük. Okuduğumuzda çok sevdiğimiz, döne döne okuduğumuz
masallar, kitaplar var. Öncelikle biz sevmeli ve hoşlanmalıydık
anlattığımız/yazdığımız masaldan. Bu muhabbetten yola çıktık. Sevdiğimizi yansıtmaya
çalıştık.
Röportaj
için çok teşekkür ederim.Sizin son olarak söylemek istedikleriniz neler?
Eyvallah,
biz teşekkür ederiz. Oyun ve masal arkadaşlarımızın artması dileğiyle…
Fatma GEÇER
Öğretmenim Dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder