ALTMIŞ AKILLI YETMİŞ FİKİRLİ
        Evvel zaman içinde...
        Kalbur saman içinde...
        Develer tellal,pireler bakkalken..
        Ben annemle babamın beşiklerini tıngır mıngır sallaken..
        Annem kaptı maşayı babam kaptı dolmayı...
        Kaç kaçmaz mısın?Kaç kaçmaz mısın?
        Sen de olsan kaçmaz mısın?
        Gittim gittim...
        Az gittim uz gittim...
        Dere tepe düz gittim...
        Konarak göçerek,lale sümbül biçerek,
        Altı ay bir güz gittim...
        Bir de arkama baktım ki ne göreyim?
        Bir iğne boyu yol gitmişim...

        Bir varmış bir yokmuş.Bir kadıncağızın güzel bir kızı varmış.Kız büyüdüğü halde,kendisiyle evlenecek bir kimse çıkmamış.Günlerden bir gün kadın pencere önünde otururken,şık elbiseli,at üzerinde bir yolcu,yavaş yavaş geçmeye başlamış.Adam tam evin önüne geldiği sırada,kadın yüksek sesle kızına seslenmiş:
          -Kızım kızım!Atmış akıllı yetmiş fikirli,saçı ipek güzel kızım.Bana bir su getir de içeyim.
          Yolcu bu sözleri işitince,evin önünde atından inerek kapıyı çalmış.Kadın hemen kapıyı açmış.O sırada kız da yanına gelmiş.Kadın yolcuya:
         -Buyur oğlum?Ne istiyorsun?
          Yolcu:
        -Teyzeciğim,altmış akıllı  yetmiş fikirli,kızınla evlenmek istiyorum.Onun bana vermez misin?
        Kadıncağız genç adama bakmış.Genç adam temiz,üstü başı düzgün...Kendi kendine: "Bu genç temiz,bundan daha iyisi kim var " diye düşünmüş.Genç adama:
       -Hay hay oğlum!Kızımı sana veririm.

       Annenin bu sözlerinden memnun olan delikanlı,teşekkür ederek :
      -Benim dünyada kimsem yok.Tek başıma yaşarım.Eğer izin verirseniz gidip yüzükleri alıp geleyim de hemen nişanlanalım.Sonra da düğün yaparız.Eşimi alır giderim.

        Kadın kabul etmiş ve genç adam gelinceye kadar düğün hazırlıklarına başlamışlar.
        Delikanlı çarşıya gitmiş,ana kız etrafı düzenlemiş.Akşama doğru delikanlı yüzüklerle ve hediyelerle eve gelmiş.Komşulara haber vermişler.İki gencin nişanından sonra da ,akşama doğru çalgıcılar gelmiş.Düğün yapılmış.Ertesi sabah damat,eşini atın arkasına bindirerek,anneye veda etmişler.

        Delikanlı ile kız evlerine gitmek üzere yola koyulmuşlar.Az gitmişler uz gitmişler,dere tepe düz gitmişler.Büyük bir konağın önünde durmuşlar.Delikanlı:
        -İşte evimiz burası,demiş.

        İçeri girmişler.Genç kadın bir de ne görsün?Kırk odalı bir konak...Delikanlı cebinden bir sürü anahtar çıkararak karısına uzatmış.Karısına:

        -Bunlar konağımızın kırk bir odasının anahtarıdır.Bu anahtarlarla,kırk odayı açabilirsin.Ama sakın kırk birinci odayı açayım deme!Ben memlekete gidiyorum.Kırk güne kadar dönerim.

         Adam,vedalaşıp gitmiş.Genç kadın,koca konakta yapayalnızmış.Önce üzerine eski bir entari geçirmiş.Eline de bir süpürge almış.Korku nedir bilmediğinden başlamış her yeri dolaşmaya...

         Anahtarlarla,odaları açmaya koyulmuş.Her odada,başka bir şeyle karşılaşıyormuş.Altından elmastan eşyalar,türlü renkte papağanlar,küplerle altın paralar,görülmemiş çiçeklerle süslü bahçeler,daha neler neler...Fakat odalardan birinde pek çok bal mumu görünce şaşırmış.Önce ne işe yarar demiş.Sonra öteki odaları açmaktan vazgeçip bal mumlarını mutfağa taşımış.Hepsini kazanlarda eritmiş.Mumlar donmadan alıp bir kadın heykeli yapmış.Evde bulunan giysilerden üzerine giydirmiş.Adını da "Mum Hala" koymuş.Mum Halayı alıp bir odaya götürüp yere oturtmuş.Önüne de bir nakış gergefi yerleştirmiş.O günden sonra genç kadın,durmadan evi temizlemeye başlamış.Akşama doğru işleri bitince,Mum Halanın yanına geliyor,"Mum Halacığım,ben bugün,odaları temizledim,yemek yaptım,çamaşır yıkadım."

        Böylece her gün Mum Hala ile dertleşiyor,canı hiç  sıkılmıyormuş.Neyse,aradan günler gelip geçmiş.Kırkıncı gün akşama doğru kocası gelmiş.Konağa girince şaşırmış.Her taraf pırıl pırıl tertemiz.Yemekler yapılmış,çamaşırlar yıkanmış.Genç adam.

        -Bu işleri hep sen mi yaptın?Ben şimdiye kadar bir çok kadınla evlendim.Fakat hiç birisi bu konakta oturmadı.İkinci gün kaçıp gitti.Sen burada yalnız başına korkmadın mı?

        Genç karısı gülerek:

        -Neden korkayım?Hem ben burada yalnız değilim ki!

        Adam şaşırmış: "Yalnız değil misin,başka kim var ?" demiş.Karısı:
        -Gel de göstereyim.demiş.Odada Mum halam var.
       Beraberce Mum Halanın yanına gitmişler.Kocası önce onun hareket etmediğini fark edince,yanına gidip sağına soluna bakmış.Mumdan yapılmış bir heykel olduğunu anlar anlamaz kahkahayla gülmüş.Sonra karısına dönerek:

        -Sen hakikaten altmış akıllı  yetmiş fikirli bir kadınsın,demiş.

          Genç adam cesur ve sabırlı olduğu kadar,çalışkan ve akıllı da olan karısıyla o günden itibaren mutlu bir hayat sürmeye başlamış.

       
Onlar ermiş  muradına,darısı sizlerin başına.Gökten düşen elmalar hepimizin başına...

                                                                                                                                 Anonim
                                                                (Naki Tezel/Türk Masalları kitabından alınmıştır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir varmış bir yokmuş: Taş Masalları

ENDİŞE AĞACI(KİTAP TAVSİYESİ)