BİR SAGALASSOS MASALI HER ŞEY BİR TESTİ İLE BAŞLADI





BİR SAGALASSOS MASALI
HER ŞEY BİR TESTİ İLE BAŞLADI



            Her zamanki sabahlardan birinde çocuk,annesinden su istedi. “Hava çok sıcak,soğuk su istiyorum .” diye de bir açıklama ekleyiverdi.Anne elinde sürahiye benzer bir kaptan ,çocuğa bir bardak su verdi.Suyun tadı çocuğa çok farklı gelmişti. “Anne bu suyun soğukluğu tam istediğim gibi ama tadında ıslanmış toprak kokusu aroması var.” Çocuk haklıydı çünkü annenin elinde bir testi vardı ve testiler topraktan yapılırdı.Çocuk ilk defa topraktan yapılmış bir eşya görüyordu. Çocuğun,“Bunu nereden aldın?” diye sormasıyla ,yaz tatilinde Burdur’a anneanne,dede ve akraba ziyaretlerinden sonraki gezi rotası da belirlenmiş oldu.Anne, “Bunu bize anneannen ve deden hediye etti.Onların doğduğu köyde , ismi Çanaklı(Mamak),çok eski zamanlardan bu yana topraktan eşyalar yapılıp,kullanılırmış.Bu kapların geçmişi kadim zamanlara dayanır.Eski çağlarda,dedenlerin yaşadığı şehrin(Burdur) bulunduğu yere Pisidya denişrmiş.Pisidya’nın en büyük şehirlerinden birisi de Sagalassos imiş.Ve Sagalassos Romalılar zamanında,topraktan kapları üreten beş büyük şehir arasında yer alırmış.” Anne anlattıkça çocuğun hem aklı karışıyor hem de merakı artıyordu.Onun için bir an önce anneanne ve dedesinin yanına gitme zamanı gelmeliydi.
Bu konuşmanın üzerinden iki hafta geçtikten sonra ,beklenen o gün geldi.Araba Burdur sınırına girince arka koltuktan bir sevinç çığlığı duyuldu.Birkaç gün içinde ziyaretler tamamlandı.Çocukla beraber Sagalassos gezi rotası belirlendi.Aslında çocuk,her tatilde geçmişin izlerini taşıyan mekanları ziyaret etmek alışkanlığı kazanmıştı.Gezdikleri şehirlerin muhakkak müzeleri de gidilirdi.Ama bu defa çocuk daha da heyecanlıydı.Çünkü anneanne ve dedesinin çocukluğunun geçtiği yerleri de görecekti.
Yola çıkmadan evvel sırt çantasına gerekli birkaç malzeme konuldu.Rota tekrar edildi.İlk olarak Sagalassos gezilecek,Bu kentin içinde bulunduğu ilçe Ağlasun’da tarihi çınarın altında çay içilecek,Çanaklı(Mamak) köyüne uğranacak ve akşam içinde Yeşilbaşköy’de alabalık yenecekti.Sadece onlar değil,Pisidiya’nın bu en büyük şehrini ziyaret etmek isteyen birçok kişi de aynı rotayı takip ediyordu.Burada farklı olan sadece köy ziyareti idi.Yola çıktıktan bir saat sonra,Sagalassos’a gelindi.
Uzaktan bakıldığı zaman ,içinde hiçbir şey yokmuş gibi görünen bu antik kent,gezmeye başladıkça,kendisini bize anlatıyordu.Anne ve babasının müze kartı vardı ve çocuk daha on yaşında olduğu için ücret ödenmiyordu.Sıra beklemeden geziye başladılar.Girişteki haritanın fotoğrafını çocuk çekti.Ne de olsa kaptan oydu ve elinde harita olmalıydı.Kalıntıların hangi binaya ait olduğunu gösteren yazıları okumak da kaptanın göreviydi.Girişte hemen sağda şu an eski halinden eser bulunmayan Saray vardı. “Neden böyle ?” diye sordu çocuk.Anne “Çünkü bu kent,önce veba salgını ardından da deprem yaşadığı için ,bir çok bölümü toprak altında kalmış.Arkeologlar yukarıda gezeceğimiz Antonion çeşmesi,Agora,Neon kütüphanesi,tiyatro alanı ,hamam gibi bazı yerleri,eski haline getirmek için uğraşıyorlar.Bir kısmını yapabilmişler.Şu an hala kazı çalışmaları devam ediyor.” Dedi. Çocuk “Anne sen kütüphane mi dedin?önce kütüphaneyi ziyaret edelim.” Çocuk kaptandı ve kaptan ne dediyse o olmalıydı.


    Neon Kütüphanesi/Sagalassos

Neon kütüphanesine giderken hala suyun aktığı bir çeşme gördüler.Su çok lezzetliydi.Çeşemenin hemen üstünde inşa edilmiş Neon kütüphanesine girdiler.Burada eskiden çocuklar nasıl ders çalışırmış,hangi kitapları okurmuş konulu sohbetin ardından,yerleri mozaik kaplı,kitap rafları ayakta kalmayı başarmış,yarısı yıkık olduğu halde ihtişamını korumuş  Neon Kütüphanesinden çıkıp,anfi tiyatroya gittiler.

Tiyatronun seyirciler için olan bölümü sağlamdı ama sahnesi yıkılmıştı,tanınmaz haldeydi.Çocuk heyecanla “Burası Efes gibi,geçen sene gittiğimiz.” Deyiverdi. Evet Sagalassos Efes kadar görülmeye değerdi ama yerleşim yeri olarak dağın tepesinde olduğu için ulaşım zordu.sanırım Efes kadar bilinmemesinin bir sebebi de bu idi.Çocuk okul sonu yaptıkları gösterinin bir bölümünü sergiledi ardından,buraya gelmelerine vesile olan Testinin de yapıldığı Çömlekçiler çarşısına gittiler.fakat hayal kırıklığı.Çünkü buranın kazı çalışmalarına yeni başalanmıştı.Oarada kazı yapan arkeolog,şimdiye kadar çıkarılan parçaların Burdur Mezkez’de müzede sergilendiğini söyledi.Hem müzede sadece Çömlekler yokmuş.Kral Hadrian’a ait heykel başı,ayağı da varmış.Bu da haber olarak gazetelerde yer almış.Çünkü Hadrian çok önemli bir kralmış.Müzeyi de ziyaret etme kararı alındıktan sonra ver  elini Yukarı Agora ve Antonian çeşmesi.


   Sagalassos/Antik tiyatro



Çeşme eski haline getirildiği zaman,bir çok gazetede haberi yer almıştı.Bunu hak edecek kadar güzeldi.Hatta Romada’ki Aşıklar Çeşmesi kadar ihtişamlıydı.Güzel olan taraf,suyunun devamlı akıyor olmasıydı.Zaten Sasagalassos yeşil olmasını bu suyun bolluğuna borçluydu.Burada da kazı çalışmaları hızla devam ediyordu.




Antoninler Çeşmesi/Sagalassos


Antoninler Çeşmsi'nde kazı çalışmaları

Antoninler Çeşmesi/Sagalassos


Küçük Kaşif Sagalassos kazı alanında

Yukarı Agora’dan sonra İskender Tepesine gidildi.Büyük İskender burayı ele geçirmeye geldiğinde ,halk bu tepeden savunmuştu şehri.Ama olmamıştı,olsun onlar sonuna kadar görevini yapmıştı.Tepeden aşağının manzarası muhteşem görünüyordu.Hava temiz,su leziz,her yer orman. “Bu Sagalassuslular işini biliyormuş” deyiverdi çocuk ve gülmeler.

Son olarak bir nevi mutfak sayılan mekan,aşağı Agora ve hamam ziyareti yapıldı.Çocuk çok yorulmuştu.Ama geçtikleri hemen hemen her yerde çeşmenin olması gözünden kaçmamıştı.Bu doğru bir tespitti.Çünkü Sagalassos,çeşmeleriyle ünlü bir periler şehriydi.



Sagalassos sonra,Çanaklı (Mamak) köyüne kısa bir ziyaret yapıldı.Halen orada yaşayan akrabalar ziyaret edildi.Eskiden neredeyse her evin altında çömlek yapmak için yerlerin bulunduğu ama artık yapan kimsenin kalmadığı öğrenildi.Mezarlık ziyareti ardından,Ağlasun tarihi çınarın altında çay içildi.Aslında anne ve baba çınar altında çay içerken,çocuk çınarın üstünde yerini çoktan almıştı.

Buraya günübirlik gelenlerin yanında bir iki gün kalmak üzere gelenler de oluyormuş.Bu sebepten bir çok ev,pansiyona dönüştürülmüş.Burada hava kadar temiz ve yeşil o kadar  bol ki,Sagalassos ziyareti dışında,uzun doğa yürüyüşleri ve bisiklet için belirlenen güzergahlar gösteren  haritalar hazırlanmış,bir çok yere yönleri gösteren levhalar asılmış.Bir dahaki sefere bisikletle gelmek üzere acıkmış olan çocuğun feryatlarını dinleyip,alabalık yemeğe gidildi.



Yeşilbaşköy ,tam bir kiraz cenneti.zaten burada kiraz festivali de yapılıyormuş.Buraya gelenler kiraz bahçelerinin arasına kurulan alabalık tesislerinde,toprak kapta pişirilen balıkları yemeden gitmezniş.Biz de öyle yaptık.Yemek yerken de günün aklımızda kalan kısımlarını konuştuk.Çocuk “Geçmişteki insanların nasıl yaşadıklarını ,yaşadıkları yerlerde öğrenmek çok zevli hem de öğrendiğim her şey daha iyi aklımda kalıyor.Kiremitte alabalık da çok lezzetli.” Bu söz günün özeti oldu.Yol üstü İnsuyu mağrasına ve Burdur Müzesine gitmek üzere tekrar yolculuk başladı.

Sagalassos Antalya yolu üzerinde,biraz içeride kalıyor.Antalya’ya tatile giderken, dört beş saatinizi ayırmak size farklı kazanımlar sağlayabilir.Bizden söylemesi…


Sagalassos'tan bir görünüş




FOTOĞRAF:AHMET AKİF DEVRİM

FATMA DEVRİM







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir varmış bir yokmuş: Taş Masalları

ENDİŞE AĞACI(KİTAP TAVSİYESİ)