SİYAH RENK KRALLIĞI

      SİYAH RENK KRALLIĞI

 Derviş,müziğin kalbindeki ritmine daha fazla karşı koyamamıştı.Üstündeki siyah hırkayı çıkardı,bir süre ona baktı ,kenara bıraktı ,nedense vedalaşır gibiydi ve başladı semaya.Meşk aşkı,aşk meşki destekledi.Ve dervişin ruhu kendinin bile bilmediği alemlere yolculuğa çıktı.Bu yolculukta kendisini izleyen siyah hırka,bugün değişik düşüncelere dalmıştı.Daha doğrusu hırkanın siyahı,siyah olduğu için adına yüklenen olumsuzluklardan rahatsız olduğunu tüm dünyaya haykırmaya karar vermişti.Ne de olsa siyaha gücün ve hırsın temsili olan renk gözüyle bakılmıyor muydu?

       "Aşkın aldı benden beni
       Bana seni gerek seni"

       Yunus'un ilahisiyle daha da kendinden geçen derviş,sararıp solan hırkasının farkın nereden varsın?Siyah,hırkayı terk etmişti ve hırka renksiz kalmıştı.Ama yine de dervişi beklemekten vazgeçmedi.Siyah mı?

        Siyah,geceye ilerleyen ilerleyen güne karıştı.Gece ki alemin üzerine çöktü mü,bazen yer yerinden oynardı.Kötüler ortaya çıkmak için geceyi beklerdi.Siyah kötülük yapmak için bekleyenleri bilirdi,tanırdı.Geceyi severdi çünkü zannederdi ki gündüz olmayacak.Halbuki her şey zıddıyla vardı.Gece iyice kararacak ki gün daha aydınlık olsun.

        Bir de siyah,gecenin öteki yüzünü bilmezdi ya da bilmemezlikten gelirdi.Gecenin öteki yüzünde,sabahlara kadar, dünyanın güzelliklerle dolması için ağlayan,dua eden,kendince çığlık atan insanlar vardı.Aslında hırkanın sahibi derviş de öyleydi.Ama siyah bir kere hırslanmıştı.Bu gece  "Siyah Renk Krallığı " kuracaktı.Bunu ne pahasına olursa olsun yapacaktı.Önce yanına diğer renklerin hepsini almalıydı.Bütün renkler siyahın içinde kaybolursa,beyaz  nereden bilecekti dünyanın renklerinin nereye gittiğini?

         Bir şarkıya eşlik eden kızın kazağındaki turuncuya gitti,elma şekeri yiyen çocuğun elmasının kırmızısına ,sevgilisine sürpriz yapmak için bekleyen delikanlının elindeki balonun sarısına,denizin mavisine,ormanın yeşiline,toprağın hakisine,dalların kahverengisine...Hepsi de "hayır" dedi, "Siyah Renk Krallığı " dünyaya karanlıktan,acıdan başka bir şey getirmeyecekti.Siyah renk durmuyordu. hayır cevabını aldıkça daha da hırslanıyordu.

      Evililiklerinin  otuzuncu yılını kutlayan çiftin çiçeklerinin moruna,utancından kızarmış küçük kızın yanaklarının pembesine,bisikletlinin ayakkabısının eflatununa,trafiğe takılmış taksinin sarısına  da gitti ve isteğini anlattı.Bu defa anlatmakla da kalmadı,onlara para,şöhret,makam vermeyi de vaad etti.Ama hayır diyorlar da başka bir demiyorlardı.

      " Ben yanarım dün ü günü
       Bana seni gerek seni"

       Yunus'un ilahisi ile semaya devam eden gencin kalbinin atışları hızlandı.Derviş birden bunun aşkla bir ilgisi olmadığını hissetti.İçine bir sıkıntı dolmaya başladı.Yoksa fark etmeden bir kötülük mü yapmıştı?

       Siyah renk bütün şehri dolaştı. "Siyah Renk Krallığı " için hiç bir renk boyun eğmek istemiyordu.Ama o da ne?Şu köşede boş boş konuşan ,vakit öldüren gençlerin kazaklarının grisi.Evet oraya  gitmeli derdini anlatmalıydı.Hemen harekete geçti.Gri ile konuştu ve olan oldu.Üzerinde gri kazak bulunan gençlerden bir tanesi bu geceye kötülük eklemeyi kabul etti.

       Derviş semayı bitirdi.Kalp atışları durmak bilmiyordu. "Ey gecenin siyahının ve aynı zamanda gündüzün beyazının sahibi olan Allah'ım.Sen hepimize ferahlık ver" diye başlayan dua dudaklarından dökülüyordu.Ağladı ağladı ağladı....Ama bir türlü rahatlayamıyordu.

       Üzerini değiştirdi.Sema kıyafetlerini torbaya koydu,evinin yolunu tuttu.Bu gecenin siyahı diğer gecelerin siyahına benzemiyordu sanki.Evine girer girmez çalan telefonu açtı.Arayan annesiydi:

        -Oğlum iyi misin?Sana ulaşamadım,sen de oradasındır diye çok korktum.

        -Orası neresi anne?İyiyim.Hayırdır,neden korktun?

        -Haberleri izle,hemen...

        Konuşmanın üzerine haberlere baktı.Gördükleri,duydukları karşısında donup kalmıştı.Şehrin en işlek caddelerinden birinde bir patlama olmuş,olay yerinde bulunan bütün çocuk,genç,yaşlı hepsi hayatını kaybetmişti.Sunucunun dediğine göre  canlı bomba  sebep olmuştu.Canlı bombanın üzerinde gri kazak vardı.

        Derviş ne yapacağını şaşırdı.Şaşkın da olsa bir şeyler yapmalıydı.Hemen evinden çıkıp olay yerine gitmeye karar verdi.Orada olmalıydı,yardım etmeliydi.

        Siyah  renk mi ne yaptı?Gri rengin de pişman olması ve kendisini terk etmesi üzerine öylece bakakaldı.Hayır dedi hayır,üzülmek yok ne pahasına olursa olsun "Siyah Renk Krallığı " kurulacak.Bugün insanlar çok korktu.Bir Kaç gece daha korkutursam tamamdır.Korku doğru düşünmeyi ortadan kaldırır ve işte o zaman benim hakimiyetim başlar.

         Aniden dervişi fark etti.Oradan oraya koşuyor,yaralılara yardım etmeye,kalanlara teselli vermeye çalışıyordu.Siyah renk bu duruma çok bozuldu.O neden korkmuyor?Derviş de korkmalı.

         Dervişin iyi bildiği, siyah rengin hiç düşünmediği bir hakikat vardı.Dervişin gücü o hakikatten geliyordu.

         "Gece siyahtır ama kefen gündüz gibi beyazdır.Ve her nefis bir gün ölümü tadacaktır.Önemli olan nasıl yaşadığımız."

          11.12.2016  Bügünki patlamada şehit olanların anısına...(Kandil hürmetine Allah ülkemize selamet versin inşallah.)
          (Hikaye özgündür ve tarafıma aittir.)
                                                                                                    Fatma DEVRİM



     


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir varmış bir yokmuş: Taş Masalları

ENDİŞE AĞACI(KİTAP TAVSİYESİ)